Mikrobiyota sayesinde gestasyonel diyabetinde erken teşhis
Gestasyonel diyabet ile ilişkili değişiklikler, hamile kadınların mikrobiyotasında gebeliğin ilk üç ayından itibaren mevcuttur. Bu, anneler ve bebekleri için daha erken teşhis ve daha iyi bakımın yolunu açabilir. 1
en_sources_title
en_sources_text_start en_sources_text_end
Bu makale hakkında
Gestasyonel diyabetin (GDM) gebeliğin ikinci veya üçüncü trimesterinde tetiklendiği uzun süredir devam eden bir yanılgıdır. Gut dergisinde yayınlanan yakın tarihli bir çalışma aksini belirtmektedir. Şeker metabolizması bozukluğuna bağlı bağırsak mikrobiyotasındaki değişiklikler, ilk üç aylık dönemde açıkça ortaya çıkabilir ve potansiyel olarak yeni prediktif yöntemlere kapı açabilir.
Yaklaşık 400 hamile kadın birkaç hafta boyunca takip edildi
İsrail, Safed'deki Bar-Ilan Üniversitesi'nden araştırmacılar, 3 aydan az hamile olan, 18 ila 40 yaşları arasındaki 394 kadını çalışmaya aldı. Araştırmacılar, inflamasyon seviyelerini ve diğer çeşitli parametreleri ölçmek için mikrobiyotalarını ve kan örneklerini analiz etmek adına dışkı örnekleri topladılar. Katılımcılar daha sonra birkaç hafta boyunca takip edildi. Bu takip sırasında 44 kadında (%11) GDM gelişti.
Gebelik diyabeti nedir?
Gestasyonel diyabet, doğumdan sonra kaybolan aşırı kan şekeri seviyeleri ile karakterize edilen metabolik bir hastalıktır. Anneler (preeklampsi, doğum sırasındaki komplikasyonlar, tip 2 diyabet vb.) ve çocuklar (yüksek doğum ağırlığı, hiperglisemi vb.) için sayısız riskle ilişkilidir.
Gestasyonel diyabet önemli bir halk sağlığı sorunudur ve hamile kadınların ortalama %10'unu etkiler 2. Tanı genellikle amenorenin 24. ve 28. haftaları arasında konulur.
Risk faktörleri arasında aşırı kilolu veya daha yaşlı (35 yaş üstü), ailede diyabet öyküsü olması, daha önce yüksek doğum ağırlıklı bebek doğurmuş olmak veya koyu tenli olmak sayılabilir.
Beslenme, egzersiz ve insülin uygulaması GDM'nin yönetilmesine yardımcı olabilir. Hamileliğin erken döneminde probiyotik almak da hastalığa yakalanma riskini azaltabilir.
Mikrobiyota kaynaklı inflamasyonun neden olduğu diyabet
Araştırmacılar, kan sonuçlarını etkilenmemiş kadınlarınkilerle karşılaştırarak, daha ilk üç aylık dönemde GDM'li kadınların glikoz regülasyonu sorunları ve özellikle interlökin-6 (IL-6) olmak üzere daha yüksek inflamatuar belirteç seviyelerine sahip olduğunu buldular. Çeşitli çalışmalar, IL-6'nın inflamasyonu tetikleyerek GDM dahil olmak üzere çeşitli diyabet formlarında rol oynadığını göstermiştir.
Ek olarak, bir mikrobiyota analizi, GDM'li kadınlarda bazı bakteri topluluklarında değişiklikler ( (sidenote: Disbiyozis Genelde çevresel ve bireye özel faktörlerden oluşan bir kombinasyonun yol açtığı mikrobiyotanın bileşimi ve fonksiyonunda bir değişiklik olarak tanımlanır. Disbiyozis homojen bir durum değildir aksine kişilerin sağlık durumlarına göre değişkenlik gösterir. Levy M, Kolodziejczyk AA, Thaiss CA, et al. Dysbiosis and the immune system. Nat Rev Immunol. 2017;17(4):219-232. ) ) göstermiştir. Ayrıca daha az kısa zincirli yağ asitleri ( (sidenote: Kısa zincirli yağ asidi Kısa zincirli yağ asitleri, bireyin hücrelerinin enerji kaynaklarından (yakıt) biridir. Bağışıklık sistemi ile etkileşim içindedir ve bağırsak ve beyin arasındaki iletişimde rol oynar. Silva YP, Bernardi A, Frozza RL. The Role of Short-Chain Fatty Acids From Gut Microbiota in Gut-Brain Communication. Front Endocrinol (Lausanne). 2020;11:25. ) ), bakteriler tarafından üretilen, inflamasyonu azaltan ve insüline duyarlılığı (ve dolayısıyla kan şekeri yönetimini) artıran bileşikler vardı.
Araştırmacılar, GDM'li kadınların mikrobiyotasını mikrobiyotası olmayan farelere aktararak, artmış IL-6 ile ilişkili inflamasyon da dahil olmak üzere GDM semptomlarını yeniden üreterek, disbiyozun gerçekten de GDM gelişiminde rol oynadığını gösterdi.
GDM'yi daha erken tespit eden daha verimli prediktif yöntemlere doğru bir adım mı?
Son olarak, araştırmacılar, GDM'yi doğru ve erken tahmin etmek için hangi parametrelerin en alakalı olduğunu bulmak adına bir prediktif model kullandılar. Hastanın tıbbi kayıtlarından elde edilen veriler (ağırlık, boy, öykü, kan şekeri düzeyleri vb.) en doğru tahminleri verirken, mikrobiyotadan elde edilen veriler prediktif doğruluğunu büyük ölçüde artırdı.
Bazı sınırlamalara rağmen, bu çalışma GDM'yi anlamaya yönelik daha üst seviye bir adımdır. Ayrıca, GDM'nin daha iyi yönetilmesine ve ilişkili risklerin azaltılmasına olanak tanıyan yüksek hassasiyetli tespit yöntemlerine kapı açar.
Aşırı kilo ve obezite vakalarındaki artış nedeniyle dünya çapında hastalığın artan prevalansı göz önüne alındığında bu mükemmel bir haberdir.